NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
الْعَلَاءِ
حَدَّثَنَا
ابْنُ
إِدْرِيسَ
قَالَ
سَمِعْتُ ابْنَ
إِسْحَقَ
عَنْ
الزُّهْرِيِّ
عَنْ عُرْوَةَ
بْنِ
الزُّبَيْرِ
عَنْ
الْمِسْوَرِ
بْنِ
مَخْرَمَةَ
وَمَرْوَانَ
بْنِ الْحَكَمِ
أَنَّهُمْ
اصْطَلَحُوا
عَلَى وَضْعِ
الْحَرْبِ
عَشْرَ
سِنِينَ
يَأْمَنُ
فِيهِنَّ
النَّاسُ
وَعَلَى
أَنَّ
بَيْنَنَا
عَيْبَةً
مَكْفُوفَةً
وَأَنَّهُ
لَا
إِسْلَالَ
وَلَا
إِغْلَالَ
Mervan b. el-Hakem ile
Misver b. Mahreme'den rivayet edilmiştir ki:
Halkın emniyetle
yaşayacağı on sene süreyle savaşı bırakmak, içimizde (içerisine yaramaz
eşyaların konulmadığı) kapalı bohça (gibi itimatsızlığın giremediği güven dolu bir
kalp taşımak) ve (aramazda) hırsızlık ve hıyanet olmamak üzere (Hudeybiye'de
müslümanlarla Mekke müşrikleri) barış yaptılar.
İzah:
Bu hadis-i şerif, harbî
denilen, gayr-i müslim düşmanlarla lüzumunda savaş yapılabileceği gibi,
icabederse barış da yapılabileceğine delalet etmektedir. Uzun süreli
barışlarda, seran bir antlaşma metninin hazırlanması gerekir. Hudeybiye
antlaşması, bunun en güzel bir örneğidir.
Barış süresi; görülen
lüzuma göre uzun veya kısa olabilir. Bu (veliyyülemrin içtihadına ve) görülen
lüzumun derecesine bağlıdır.
Şafiî fakihlerine göre;
fazla bir zaruret görülmediği takdirde, dört aylık bir barış yapılması caizdir.
Zaruret halinde ise yapılacak barışlar, nihayet Hudeybiye barışına müsavi bir
müddetle olmalıdır ki, bu müddet, meşhur olan kavle göre on senedir.[bk.
Hukuk-u İslamiyye Kamusu, Bilmen Ö. Nasuhi, III, 387.]
Yine Şafiî Fakihlerine
göre, on senelik barış süresi sona erince lüzumu halinde, onar sene olmak üzere
yeni antlaşmalarla uzatılabilir.